Kelâm ilmi, Allah'ın zatından, sıfatlarından, nübüvvet ve ahiret konularından bahsederek oluşturduğu zemin üzerinde Usul-i Fıkıh, hükümlerin kaynaklarını ele almış ve bu kaynaklardan hüküm çıkarma metotlarını belirleme gayreti içinde olmuştur. Usûl-i Fıkhın, kelâmcıların zemin etüdünü yaptıkları bir arazi üzerine Fıkıh binasını inşa etmenin yol ve yöntemini araştıran bir disiplin görevini yaptığını söyleyebiliriz. Birbirini tamamlayan Kelâm ve Usûl-i Fıkıh, İslâmi ilimlerdeki ayrışmadan nasibini alarak birbirinden ayrı düşünülür olmuştur. Bu ayrışma ve bölünmüşlük bu iki ilim dalının işlevini de zamanla zayıflatmıştır. Her iki ilim dalını aynı potada eritip birleştirmek suretiyle daha işlevsel kılmak için İmam Cüveynî'nin yaklaşımının önemli olduğuna dair kanaatimiz bu eserin vücut bulmasının en önemli saiki olmuştur.